YAZI: 23 Muharrem sene 981 (Mayıs 1573), Padişah 2. Selim (Sarı) dönemi, Sadrâzam Sokollu Mehmet Paşa, İran;da Şah 1. Tahmasb;tır. O yıl, Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa;nın İtalya;da Pulya (Pugalia) ya akını, Osmanlı Devleti Venedikliler;le ve Avusturya ile de barış antlaşmasını 8 yıl daha uzattı.
İçki ve eğlenceye düşkün padişah, değerli kumandanlar ve Sadrazam Sokollu Mehmet Paşa sayesinde önemli zaferler kazandı. Sokollu Mehmet Paşa, Don ile Volga nehirleri arasında kanal açarak donanmanın Hazar Denizi’ne inmesini (Bakü-Ceyhan Boru Hattı gibi) sağlamak istediği gibi Kılıç Ali Paşa’yı Tunus seferine yollayan da o idi.
KİMDEN : Padişah’tan
KİME : İstanbul Kadısı’na hüküm
KONU : İstanbul’da Merhum Şeyh Vefa Zaviyesi’nde vakıf evlerinde oturanların bu evleri vakf edenin şartı gereğince yakındaki mescidte beş vakit namazı cemaatla kılmaları gerekirken bu kişilerin namaza devam etmedikleri, bu kişilerin evlerden çıkarılmaları.
BELGENİN MEALİ
İstanbul Kadısı’na HÜKÜM Kİ,
Mahmiye-i (büyük kent-Metropol) mezûrde (İstanbul) Merhum Şeyh Vefâ kuddise sırruhû (sırrı kutsal olsun) zaviyesinde hâliya şeyh olan Süleyman zîde tavâhu (Allah korkusunu arttırsın) südde-i saadetime sûret-i sicill ibrâz idüb zâiye-i mezbûre civarında ba’z-ı vakf evleri olub evkat-ı hamsede (beş vakit namaz) mescidte hâzır ve vürûd (gitme) yürümeğe kadri kimesnelere şart olunup hâliya zikr olunan evlerde sâkin olanlar şart-ı vâkıf (vakf eden) mûcibince ehl-i kimesneler olmadıklarından maada evkat-ı hamsede
Emrim üzere min-ba’d (bundan sonra) vakıf evler hâli olub fukaradan kimesne tâlib oldıkda şeyh-i müsrün-ileyh görüb şart-ı vâkıf evler mûcibinci yürümege kadir ve evkat-i mescide cemaatla namaz kılmağa hâzır ve müstahak kimesnelere tevcih eyleyüb hilâf-ı şer’-i şerîf (şeriata aykırı) mugayir-i şart-ı vâkıf (vakıf edenin şartlarına aykırı) kimesneye işitdirmiyesin.
BELGE: BOA - Mühimme Defteri, cilt: 22, s. 36/78
(Belgenin transkripsiyon, çeviri ve açıklamasını Ahmet HEZARFEN yaptı.)
EKLER
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN’IN İSTEMİ ÜSTÜNE
EBUSSUUD EFENDİ’NİN, SARI SALTUK HAKKINDA
VERDİĞİ FETVA
“Sinde sindeşim, halde haldaşım, ahırat karındaşım, cimme-i selef bu meselede ne buyururlar ki: Sarı Saltuk didikleri şahıs evliyaullahdan mıdı beyan buyrulup musab oluna.
El-cevab: Riyazet ile kadid olmış bir Keşişdir. Ebu’s-su üd.(*)
(1) 1826’da Bektaşi tek
(1) Kanuni Sultan Süleyman; 1538’de Boğdan Seferi’ne çıkarken Sarı Sultak’un Babadağı’ndaki Türbesi’ni ziyaret eder. Sarı Saltuk hakkında işittiği efsanelerin ne dereceye doğru olduğunun tesbiti için Şeyhulislam Ebussud Efendi’ye müracat etmeye karar verir. Bu hususta kendisinden bir fetva ister, verilen fetvadır.eleri kapatılınca bazısı idam edildi bazısı da öte
MİR SEYYİD ve KIZILBAŞLARLA
İLGİLİ KARAR
Yazıldı.
Kethudâsına virildi. Fî 15 L., sene: 972
Hâliyâ Dergâh-ı Mu‘allâm’a mektûb gönderüp; “Uşnu ve Lâcân sancaklarıyla Kızılbaş’a tâbi‘ olan Seldoz nâm nâhıye mâ-beynlerinde Meşkovar dimekle ma‘rûf mevâzı‘ mukaddemâ mezbûr Seldoz’a tâbi‘ iken Şerefüddînlü nâm kal‘a binâ olunup sâbıkha emr-i şerîfle Kızılbaş ülkesi tahrîbe varıldukda, zikrolunan kal‘a yıkılup harâb olup içinde sâkin olan Mîr Izzeddîn Aşîreti’yle ve kal‘a-i mezbûra tâbi‘ olan merkûm Meşkovar nâhıyesiyle bile yağmâ ve gâret olundukda mezbûr Izzeddîn bi’z-zarûrî aşîretiyle gelüp hâliyâ Uşnu Beği olan Zeynel Beğ kullarınun ülkesi kurbinde ikâmet idüp zikrolunan nâhıye ol zamândan berü Memâlik-i Pâdişâhî mülhakâtından olup serhad beğleri kendü ülkelerine dâhıl idüp zabtlarında olup lâkin dâru’l-harb olmağla ma‘mûr olmayup hâlî kalup hâliyâ Kızılbaş’la sûret-i musâlaha gösterildükde Zerzâ tâyifesinden
Varıcak göresin; müşârun-ileyhe sancak tarîkıyla virilmesin arzitdüğün harâbeleri esnâ-yı sulhda ne cânibün zabtında bulunmışdur, kadîmî Kızılbaş’a tâbi‘ arâzîden olmağla ol cânibe mi zabtolunugelmişdür, yohsa zamân-ı sulhdan evvel gereğinin yapılmasu...
BAYAT BOYU MENSUBU EHLİ FESATIN
CEZALANDIRILMASI
Yazıldı.
Kethudâsına virildi. Fî 21 Ca., sene: 976
Hâliyâ Bayad ve Bardaklu nâm mevzi‘dan Eskişehir’e ve İnöni’ne gelince
Vardukda, bu husûsı toprak kâdîları ma‘rifeti ile kemâl-i dikkat ü ihtimmamla muktezâ-yı şer‘ üzre teftîş ü tefahhus idüp göresin; fi’l-vâkı‘ ol mahallerde fesâd ü şenât‘at üzre olup müslimânlara zulm ü te‘addîleri şer‘le sâbit olanları elegetürüp sipâhî olup muhtâc-ı arz olanları isimleri ve resimleri ile yazup arzidesin; sipâhî olmayup bi-hasebi’ş-şer‘ı’ş-şerîf siyâsete müstehıkk olmayanlarun cerîmlerin sicill itdürüp dahı sûret-i sicilleri ile yarar âdemlere koşup Südde-i Sa‘âdetüm’e gönderesin ki, küreğe konıla. Bu bâbda tamâm hakk üzre olup bu bahâne ile kendü hâlinde olan kimesnelere hılâf-ı şer‘ dahlolunup celb ü ahz olmakdan ziyâde hazer idesin.
GÖÇER TÜRKMENLER’İN YAYLADA BARINMASI
Yazıldı.
Adana beği kethudâsına virildi. Fî 22 Cumâde’l-âhır, sene: 976
Adana Beği Dervîş Mehmed mektûb gönderüp; “Gurbet tâyifesinden Abdülkerîm ve Sayfî ve Karlangıç ve Oruç ve Handankara ve Cum‘a ve Şhahvelî ve Celeb ve Hâtem Ağa ve Mustafâ ve
Zikrolunan kimesneler taht-ı hükûmetinüzde yaylağa çıkup kimesneye şer‘ u kânûna mugâyir zulm ü te‘addîleri ve fesâd ü şenâ‘atleri olmayup kendü hâllerinde olalar, hılâf-ı şer‘ u kânûn kimesneyi dahl ü ta‘arruz itdürmeyüp şer‘ u kânûna mugâyir dahlidenleri sekidüp ziyâde te‘addî idenleri yazup bildüresiz.
TÜRKMEN KIZILBAŞLARIN İDAM EDİLMESİ
Yazıldı.
Kethudâsı Alî’ye virildi. Fî 28 Zi’l-hicce, sene: 975
Livâ-i mezbûrun a‘yânı ve ulemâ vü sulehâ vü fukarâsı Südde-i Sa‘âdetüm‘e mahzar gönderüp Ca‘fer ve Bayram ve Süleymân nâm Türkmen taifesinden Kızılbaş kimesneler içün; “şirret ü şekâvet üzre olup müslimânlarun avretlerin ve oğulların çeküp ve kulların ayardup nice def‘a salblerine emr-i şerîf vârid olmış iken girü bir tarîkla halâs oldukların ve haklarından gelinmek müslimânlara her vechile enfa‘ olduğın” i‘lâm idüp ve mezbûr Ca‘fer Südde-i Sa‘âdetüm’de elegirmeğin siyâset olunup mezkûrân Bayram ve Süleymân dahı elegetürilmesin emridüp buyurdum ki:
Hükm-i şerîfüm vusûl buldukda, göresiz; kazıyye arzolunduğı gibi olup mezbhurlarun ol vechile fesâd ü şenâ‘ati sâbit olmağın; “Siyâset oluna.” diyü emr-i şerîf virilmiş ise her ne tarîk ile mümkin ise elegetürüp dahı emr-i şerîf-i sâbıkum muktezâsınca haklarından gelesiz ve emr-i şerîfüm yirine geldüğin yazup bildüresiz