Zaim Süleymana: Çarşamba kazasında softa ve levent taifesinden halka taaddi edenler hakkında şeriate göre lâzım gelenin icrasınına dair.
ÇARŞAMBA’DA; ŞAH, HIZIR BALİ, ORUÇ
ve ZÜLFİKAR’IN ŞERİATA GÖRE CEZASI
mü’l-ahad fî selh-i Rebî‘u’l-âhir sene 967
Yazıldı.
Âdemi Husrev’e virildi. Fî 3 Cemâziye’l-evvel sene 967
Za‘îm Süleymân’a hüküm ki:
Hâliyâ Çihârşenbih kadîsı mektûb gönderüp bundan akdem hükm-i şerîfüm mûcebince sûhte tâ’ifesinden ve sâir levendden yarağ u yasağla gezüp halka te‘addî iden kimesneleri ele getürüp haklarından gelesin diyü emrüm olmağın kazâ’–i mezbûre halkı bi-esrihim ihzâr olınup teftîş olındukda karye-i Belende’den rûm Şâh ve Hızır Bâlî ve Oruç ve Zülfikâr nâm kimesnelerden ba‘zı kimesneler müteşekkî olup ele gelmedüklerin i‘lâm eyleyüp ve sen dahı ele gelmeyen kimesnelerün buldurması ve kefîlleri lâzım olur kimesneleri dahı olmaduğın bildürmişsin. İmdi, anun gibi ehl-i fesâd olanları Şer‘ u kanûn ile buldurması lâzım olanlara teklîf idüp buldurup dahı ber-mûceb-i Şer‘-i kavîm emr-i sâbık üzre teftîş idüp Şer‘ile lâzım geleni icrâ idüp mahallinde yirine koyasın.
BABAESKİ’DE EHLİ FESAT GÖÇMENLER’İN
YAKALANMASI
Babaeski cuvarında Kalender isimli doğancının beygirini, eşyalarını ve üzerindeki mirî akçeyi çalmaktan zanlı durumda bulunan kimselerin teftiş olunmaları; şayet suçları sâbit olursa üzerlerine edası lâzım gelen hakların alıverilmesi; ayrıca o bölgedeki ehl-i fesâd gurbet tâifesinin de yakalanarak durumun bildirilmesi.
Yazıldı.
Mezbûr Kalender’e virildi. Fî 2 Zi’l-hıcce, sene: 975, Belge No: 1518 (M.D.)
Babaeskisi kâdîsına hüküm ki:
Hâliyâ; “Kalender nâm toğancı mahmiyye-i Edirne’den kalkup Babaeskisi kurbinde bir çayırda kondukda bârgîri ve ba‘zı eşbâbı ile mîrî yiğirmi bin akçası sirka olunup bârgîri izleyü gitdükde Elvânbeğ Köpr yanında karaçılardan Mehmed bin Ahmed ve Mahmûd bin Kara Ahmed ve Süleymân bin Gülli ve Anatolılı Memi nâm kimesnelere yitişüp tutup sü’âl eyledükde her birinün cevâbı birbirine muhâlif olup halt-ı kelâm eyledüklerin” Çorlı Nâyibi Mevlânâ Pîr Ahmed sicill idüp Dergâh-ı Mu‘allâm’a sûretin göndermeğin buyurdum ki:
Derghah-ı Mu‘allâm çavuşlarından Evren vardukda, ihzâr-ı husamâ kılup bu husûsı onat vechile hakk üzre teftîş ü tefahhus idüp göresin: Şöyle ki; i‘lâm olunduğı gibi ise mezbûrlar merkûmun bârgîrin ve esbâbın ve ol mikdâr akçasın sirka eyleyüp gaybet eyledükleri şer‘le sâbit ü zâhir olur ise şer‘le müteveccih olan hakların hükmidüp alıvirdükden sonra taht-ı kazânuzda zuhûr idüp bu makûle fesâd ü şenâ‘at üzre olan gurbet tâyifesin eger kendünüz mübâşereti ve eger il-eri çıkarmak iledür; her ne tarîk ile vech münâsib olursa ehl-i fesâdı hüsn-i tedbîr...
UŞAK’TA ASILAN PİR MEHMET’İN
YANDAŞLARI ÜSTÜNE
Daha önce Uşak’ta asılan Hâce Ali oğlu Pîr Mehmed’in mahbus yandaşlarının salıverilmemesi; firar eden kardeşi Mahmud’la subaşısı Hobyar ve diğer suç ortaklarının da yakalanarak teftiş olunmaları ve üzerlerine sâbit olan haklar alınıp sahiplerine verildikten sonra kendilerinin hapsolunup durumun arzedilmesi.
Yazıldı.
Mehmed Çavuş âdemisi Hasan’a virildi. Fî 24 Zi’l-hıcce, sene: 975, Belge No: 1585 (M.D.)
Simav ve Uşşâk kâdîlarına hüküm ki:
Bundan akdem Gedos Kâdîsı olan Mevlânâ Mehmed zîde fazlühû ile sen ki Uşşâk kâdîsısın, nâyibün Mehmed Dergâh-ı Mu‘allham’a mektûb gönderüp; “nefs-i Uşşâk’dan fesâdât ile meşhûr olup siyâset olunan Hâce Alî oğlı Pîr Mehmed’ün şerîkleri ve hıdmetkârları olan Dîvâne Ca‘fer ve Buçuk Alî ve karındaşı Mahmûd nâm ehl-i fesâdun erbâb-ı hukûka şer‘le sâbit olan hakları alıvirilmek içün ba‘zı hasımları yedinden Dergãh-ı Mu‘allâm çavuşlarından Mehmed Çavuş zîde kadruhû mübâşereti ile emr-i şerîf vârid oldukda nefs-i Uşşâk’da cem‘ idüp müşârun -ileyh Mehmed Çavuş merkûm Pîr Mehmed’ün hıdmetkârlarından gaybet iden Karabaş Hâcî nâm kimesneyi ihzâr idüp üzerine haylî hukûk sâbit olup bi-hasebi’ş-şer‘ ashâbına alıvirilüp ve; “Buçuk Alî ve Ca‘fer der-zindân ola.” diyü fermân olunmağın mûmâ-ileyh çavuş der-zindân eyleyüp ve mezkûr Mahmûd emr-i şerîf vârid olmazdan mukaddem ihzâr olunup teftîş olundukda hasımlarınun ekseri; “Da‘vâmuzdan ferâgat eyledük.” diyü ve ba‘zıları kefîl taleb eyledüklerinde karye-i Akkilise İmâmı olan Yûnus Fakîh ve karye-i mezkûrdan Receb bin Yahyâ kefîl olup ve Dergâh-ı Âlî çavuşlarından Osmân Çavuş dahı Sübaşısı Hôbyâr’a kefîl olup hâliyâ mezkûr Mahmûd gaybet idüp kefîlleri habsolunup ve Hôbyâr Çavuş’un hıdmetinde olup taleb olundukda virmedüğin” arzeylemişsin. İmdi; zikrolunan ehl-i fesâdun her vechile elgelmeleri lâzim olmağın buyurdum ki:
Müşârun-ileyh Mehmed Çavuş vardukda, mezkûrları müşârun-ileyh ma‘rifeti ile elegetürüp gaybet idenleri kefîllerine ve şer‘le buldurması lâzım olanlara ve yataklarına ve turaklarına buldurup getürüp mezkûrdan gayri dahı şerîkleri olan ehl-i fesâdı her kande ise elgetürmek bâbında envâ‘-ı ikdâm u ihtimâmun vücûda getürüp dahı gereğinin yapılması...
İRAN-OSMANLI SINIRINDA, KIZILBAŞ-SÜNNİ
İLİŞKİSİ
İran tarafından ülkelerine tecavüz edilmesi üzerine Osmanlı’dan yardım isteyen ve halkı sünnî olan Şehrizol yakınlarındaki Pelengan ülkesi hâkimlerine, İran’la Osmanlı Devleti arasındaki barış nedeniyle, şimdilik istimâlet verilip, İran’la olan muâhedeye aykırı davranılmaması.
Yazıldı.
Kethudâsına, Ivaz’a virildi. Fî 17 Safer, sene: 976, Belge No: 1797 (M.D.)
Şehrizol beğlerbeğisine hüküm ki:
Südde-i Sa‘âdetüm’e mektûb gönderüp; “Şehrizol’a karîb olan Pelengân memleket hâkimleri beş-altı beğler olup; “Yukaru Cânib’den sultânlar ile asker ta‘yîn olunup memleketlerin ellerinden almak içün üzerlerine varduklarında mukâbele idüp kal‘aları muhkem olmağla almağa kâdir değillerdür.” diyü haber virildüğin ve halkı sünnî olup Şehrizol kulı olmağla muttasıl tapu eylemek tedârükinde olduğın ve hâlâ üzerlerine Kızılbaş askeri geldükde âdem gönderüp istimdâd eyledüklerin” bildürüp ol bâbda her ne kim dinilmiş ise cümle ma‘lûm oldı. İmdi; Yukaru Cânib şimdilik sulh u salâh üzre olup ahd ü emâna mugâyir vaz‘ sâdır olmak münâsib olmağın buyurdum ki:
Vusûl buldukda, mezkûrlara vech ü münâsib görildüği üzre bi-hasebi’l-imkân istimâlet virüp ve Yukaru Cânib ile dahı ahid-nâme-i hümâyûnum mûcebince müdârâ üzre olup ahd emâna mugâyir vaz‘ sudûrından ihtiyât üzre olasın.
SULTAN ALİ BEY’İN BUNDAN BÖYLE SÜNNİ
MEZHEP OLMASI ÜSTÜNE
Şehrizol Beyi Bekir’e: Sörhab Bey’in büyük oğlu Sultan Ali Bey’in eşya ve sairesinin ahde riayet için Şehrizol’a kabul edilmemesi hakkında.
Yazıldı.
Belge No: 984 (M.D.)
Şehrizol Sancağı Begi Bekir Beg’e hüküm ki:
Hâliyâ dergâh-ı mu‘allâ’ma mekûb gönderüp Sörhâb Beg’ün büyük oğlı Sultân Ali Beg bundan akdem Sünnî mezheb olduğından Kızılbaş’un middesinden berî olup bu cânibe gelmek murâdumdur didüği arz olınmış idi. Hâliyâ öte cânibden alâkasın kat‘ idüp cümle mâl ve davarların Şehrizol vilâyetine gönderüp hemen kendü anda salt kalup elinde dört pâre kal‘alar olup emr-i şerîfe muntazır olduğın âdemlerinden Şâh-kulı Aga ile mektûb gönderdi diyü bildürmişsin. İmdi, ol bâbda ahde mugayir bir vaz olmak caiz değildir. Buyurdum ki:
Vusul buldakta, min-ba‘d ahde mugayir kimesneye iş itdürmeyesin. Şöyle ki, vilayeti Şehrizola mezkurun eshaptan ve gayinden hesnesi dahi gelmiş ise komayasınki beni canipten ahdi eman sulh u salaha mugayir vaz‘ sudur etmeğe.
DİYARBAKIR’DA TÜRKMEN KOYUNLARININ
İSTANBUL’A GÖNDERİLMESİ
Diyarbekir beylerbeyine: İstanbul’un et ihtiyacını temin için Türkmen koyunlarından gönderilmesi hakkında.
Yazıldı.
Kethudâsı Ali Çelebî’ye virildi.
Fî 11 Şevvâl sene 967. Belge No: 1308 (M.D.)
Diyârbekr beglerbeğisine hüküm ki:
Hâliyâ mahmiyye-i İstanbul’da et husûsında ziyâde müzâyaka olmağın mahmiyye-i mezbûre zahîresiyçün Türkman koyunlarından koyun gönderilmesin emr idüp buyurdum ki:
Sene-i sâbıkada gönderdüğün üzre Türkman koyunlarından koyun çıkardup âdem koşup sâhibleri ve yâhûd vekîlleriyle mahmiyye-i mezbûreye irsâl idesin ki getürüp bey‘ idüp ashâbına ticâret ve mahrûse-i mezbûre halkına si‘at-i ma‘îşet ola. Ve bile koşup gönderdüğün âdemlere gereği gibi tenbîh ü te’kîd idesin ki yolda ve izde hilâf-ı Şer‘ u kanûn kimesneyi dahl ü ta‘arruz itdürmeyeler.
BEKTAŞİLİĞİN KALDIRILMASI
YAZI : 1241 (1826) yılı, Padişah 2.Mahmud dönemi, o yıl Yeniçeri Ocağı (Vak’a-i Hayriyye) kaldırılırken Yeniçeri Ocağı’nın dayandığı Bektaşi Tarikatı’da kaldırıldı. Bektaşi babalarının ünlüleri idam edildi, müridleri de öteye beriye sürgün edildi.
KİMDEN : Sadrâzam’dan (Rapor)
KİME : Divân-ı Hümâyûn’a
KONU : İstanbul ve Üsküdar’da yıkılan Bektaşi tekkelerinin arsa, mülkleri ve zaviye-dârlıkları ile yıkılmayan yıkılması, yahut eski hali üzere bırakılması, vakıf olan hâne, arsa, tarla ve bağları, bahçeleri Merhum Sultan Bayezit Hân (2. Bayezit) ın vakıfları tarafından, mülk olanların devlete yahut varsa vakıf edenlerin evladlarına bırakılması.
SADRAZAM’IN TAKRÎRİ
ŞEVKET-LÛ KERAMET-LÛ MAHA BET-LÛ KUDRET-LÛ VELİYYÜ-N-Nİ’METİM EFENDİM
PÂD -ŞÂHIM
Ma’lûm-ı hümâyûn-ı mülk-âneleri buyurıldığı üzere Dersaadet (İstanbul) te ve Üsküdar’da münhedim (yıkılan) Bektaşi Tekkeleri’nin arsa ve mülk zaviye-dârlıkları ve hedm olınmayan (yıkılmayan) türbelerin hedm (yıkılması) ve yahud hâli üzere bırakılması ve vakıf olan hâne ve arsa ve tarla ve bağların Cennetmekân ve Mağfûrün-leh Sultan Bayezid-i Veli Hân (2. Bayezid) tâbe serah (kabri temez ve iyi olsun) Hazretlerinin vakıfları tarafından ve mülk olanlarının cânib-i mîrîden (devlet hazinesine) zabt veya evlâdı olanlarının evlâdlarına terki hususlârına dair geçende defter-dâr efendi kullarının takdîm edip sürh işâreti ile (kırmızı mürekkeble) merfû’-ı atabe-i ulyây-ı (yüce padişah katı) şâh-âneleri kılınan bend behd bir kıt’a takrîri bâlâsına (üzerine) şeref-efzây-ı sudûr (şeref arttıran) olan Hatt-ı Hûmâyûn şevket-makrûn (şevketli) mülûkanelerinde vakf olan hâne ve arsa ve tarla ve bağların vakf-ı müşürün-ileyh (adı geçen tarafından ve mülk olanların dahi vâris-i ma’rûfları var ise ânlere terk olmadığı sûretde cânib-i mîrîden zabt olınmak üzere icrâ ve hedm olmayan (yıkılmıyan) türbelerin sûretlerin sûret-i şer’îsi ne vechile ise efendi dâimiz (şeyhü-l-islâm) den istignâ (onunla yetinerek) olınub ba’de (sonra) ana göre icra olınmak üzere taraf-ı hümayünıma keyfiyyet iarz iadesin deyü emr-u ferman buyurılmış olmağla mücibice keyfiyyet Semâhat-lû Şeyhü-l-islam Efendi dâ-îlerinden istignâ olındıkda ânler dahi husûs-ı mezkûrın sûret-i şer’îsini mübeyyin (bildiren) lâzım gelen bir kıt’a fetvây-ı şerîfesini irsâl (göndermiş) etmiş olmaları ile manzûr-ı hümâyûn-ı mülük-âneleri (padişahın görmesini sağlamak)
Buyırılmak için arz u takdîm kılındığı muât-ı ilm-i âlîleri (geniş bilgileri olunca) buyırıldıkda emr u Fermân Şevket-lû Kerâmet-lu mehâbet-lû (heybetli) kudret-lû Veliyyü-n-ni’metin Efendim Pâd-şâhım Hazretlerinindir.
HATT-I HÜMAYÜN
BENİM VEZİRİM
İŞBU TAKRİRİN VE FETVAY-L ŞERİFE MANZUR-I HÜMAYUNIM OLMIŞDIR.
BER-MUCİB-İ FETVAY-I ŞERİFE TANZİM Ü İCRALARINA İBTİDAR OLINSUN.
BELGE: BOĞA-Hatt-ı Hümâyun No 17453
(Belgenin transkiribi ve çevirisi Ahmet HEZARFEN tarafından yapıldı.)
BEKTAŞİ BABALARININ
CEZALANDIRILMASI
YAZI : 1241 (1826) yıl, Padişah 2.Mahmud Dönemi.
O yıl Yeniçeri Ocağı kaldırılırken bu ocağın dayandığı Bektaşi Tarikatı da acımasız takibata uğradı, Bektaşi babalarından ileri gelenleri idam edildi, müridleri de öteye beriye sürgün edildi.
KİMDEN : Sadrâzam’dan (Rapor)
KİME : Dîvân-ı Hümâyûn’a
KONU : İstanbul ve Üsküdar’da BEKTAŞİLER hakkında araştırma ve soruşturma yapılması için diğer tarikat şeyhleri, şer’î görevliler, medrese hocaları, mahalle imamları ve tarafsız bilgin kişiler tarafından yapılarak inançları şeriata uymayanların gerekli cezalarının verilmesi.
SADRAZAMIN TEKRIRİ
Bismillâhi
ŞEVKET-LU MEHABET-LU VELİYYÜ-N-Nİ’METİN EFENDİM
PÂD-ŞÂHIM
Takdîm-i hâk pây-ı hümâyûn-ı mülük-âneleri kılınan diğer takrîr-i çâker-â-nemde (Bâb-i Âlî’ye yollanan yazı) muharrer olduğu vechile Bektaşi Maddesi’nin takık u icrâsıhusûsi Samâhat-lû Şeyhü-l-islâm Efendi dâ’îleri tarafına Bâb-ı Alîlerinden iş’ar olınsa şâyed i’tizâr itmeleri ve yahud taraflarından tahkik olunacakların hakkında mukaddemâ sarây-ı hümâyûn-ı şâhânelerinde ikin kendûlerine havâl olınan Bektaşiyan haklarında oldığı misillû fakat kendûlerinin vâki’ olan nutk u takrîrleriyle iktifâ olınarak Bektaşilik Fesadı’nın yine külliyyen ardı alınamaması melhûz (olabilir) idüğinden muvhafık irâde-i seniyye-i mülük-âneleri buyurıldığı hâlde karîha-i sabîha-i şâhânelerinden (padişahın doğru fikri) olmak üzere gerek İstanbul ve gerek Üsküdar’da olan Bektaşiler’in meşâyih-i tarîk (tarikat şeyhleri) ve ders hocaları ve me’mûr-ı şer’î vâsıtasîyle mahâllât imamları (mahalle imamları) taraflarından ve sâir bî-garez-i erbâb (tarafsız yeteli) vukufdarsa gereği gibi taharrî ve tahkikiyle yeân yeghan (birer birer) vehile hârice çıkarılarak ve haklarında ne vechile ahkâm-ı şer’iyye terettüb ederse (gerekirse) öylece icrâ olunarak şu Bektaşilik Fesadı Maaddesi’nin ehl-i sünnet arasından külliyen tathirine (kökünden temizleme) efendi- müşûrün-ileyh dâîleri (adı geçen şeyhü-l İslâm) bi-z-zât nasb-ı nefs itmek üzere kendûlerine mahsûs emr ü tenbîh-i şâhâne ve yahud bu vechile irâde-i senniyye-i mülûk-âneleri müteallik buyurıldığı taraf-ı çâkerîden kündelerine ifâde olınmak üzere kullarına hithaben emr u fermân-ı pâd-şâhâneleri şeref-rîz-i sudûr (şeref veren emir verilirse) buyurılur ise in-şâe-allahü teâlâ u sûretle ihkak-ı hakk olınarak (hakkı yerine getirmek) Bektaşilik Fesadı’nın münkatı’ olması (son bulması) me’mûl ü melhûz (umula bilir) olmağya her ne vechile emr ü irâde-i seniyye- mülûk-âneleri (padişaha yakışık emir çıkarsı) sunûh u sudûr buyrılur ise mer ü fermân Şevket-lû Kerâmet-lû Meâbet-lû Veliyyü-n-ni’metin Efendim Pâd-şâhım Hazretlerindendir.
HATT-I HÜMAYUN
BENİM VEZİRİM
İŞBU TAKRİRİNDE BEYAN EYLEDİĞİN İBAREDE BEYAZ ÜZERİNE OL-VECH İLE İRADEMİ BEYAN İDEREK TARAFINA GÖNDERDİM HEMAN EFENDİ DAIMİZE GÖSTERÜB ŞU BEKTAŞİ FESADININ KÜLLİYEN ARDI ALINMASI GAYRET OLINMASI VE EFENDİ DAİMİZİN BU KERRE DAHİ GEVŞEK TUTACAĞINI ANLAR İSEK VECHİLE SIKIŞTIRILMASI LAZIM GELECEĞİNİ YİNE TAKRİRİNLE İŞ’AR İDESİN. DİĞER TAKRİRINİ Bİ-L-MÜTALAA CEVABINI BALASINA YAZARIM.