Kapıya ard arda tedirgin bir şekilde vuruldu. Hasan okumakta olduğu kitabı elinden bırakmayarak ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdü. Okuduğu kitabı elinde tutuyordu. okuduğu sayfa kaybolmasın diye parmağını araya koyarak kitabı kapatıp kapıyı açtı.
- "Buyur Murat ne istiyorsun?" diyerek kapıyı iyice araladı. Murat, telaşlı bir şekilde:
- "Abi aşağıda adamlar gelmiş, seninle konuşmak istiyorlar. Bana dediler ki; 'git Hasan denen kişiyi çağır'. "Hasan kısa bir duraklamadan sonra, Murat'ın pırıl pırıl gözlerine bakarak:
- "Sen gelen bu adamları daha önce hiç görmüşmüydün?" diye sordu. Murat, yüzündeki telaşlı ifadeyle:
- "Hayır. Daha önce bu adamları burada görmemiştim. İlk defa bu gün görüyorum" diye cevapladı.
Hasan: "Peki sen git ben birazdan geliyorum" diyerek, zıplayarak giden Murat'ın ardından kapıyı kapatarak, elinde tuttuğu kitabın arasına bir kağıt parçası koyarak kitabı masanın üzerine bıraktı. Ceketini alarak, iki kat altta bulunan adamların beklediği odaya gitmek üzere odasının kapısını kilitleyerek, kendinden emin bir şekilde merdivenlere doğru ilerledi. Alt kata çabuk varmak için basamakları üçer dörder atladı. Adamların beklediği odaya girmek üzereyken odadan çıkan Rıza ile karşılaştı. Hal hatırını sordu. -Rıza bu ortama yeni gelen birisiydi-. Rıza ile vedalaştıktan sonra kapıyı çalarak içeri girdi. Oda da üç kişi vardı. Bunlardan biri odanın sahibi Engindi. Diğer iki kişiyi Hasan daha ilk defa görüyordu.
Hasan tek tek merhabalaştıktan ve kendini tanıttıktan sonra karşılarına geçip oturdu.
Bu iki adamdan iriyarı olanı söze başladı:
- "Demek buralarda yaramazlık yapan meşhur Hasan sensin". Hasan durumu anlamıştı.
- "Hasan benim ama yaramazlık yapan ve meşhur olan başka Hasan olmalı".
- "Yok, yok" dedi iriyarı olanı hafif öne eğilerek ve yere bakarak. "Burada Aleviliği savunan ve onun propagandasını yapan senden başka kimse değil. Biz senin hakkında detaylı rapor aldık ve şimdi bu raporun gereklerini yerine getirmeye geldik" diyerek tekrar geri çekilip koltuğa iyice yaslandı. Dudağında alaycı bir gülümsemeyle. Bu alaycı gülümsemeden sonra Hasan'ın kaşları çatıldı ve Hasan sert bir ses tonuyla söze başladı:
- "Benim hakkımda kimden rapor almışsınız bilmiyorum. Ama bildiğim tek bir şey var; o da kim olursanız olun beni asla Alevi davasından vazgeçiremeyeceksiniz". İriyarı olanın yüzündeki alaycı gülümsemenin yerini korkak, pısırık bir tedirginlik almıştı. Yanındaki diğer arkadaşına ve Engin'e kaçamak bakış attıktan sonra Hasan'a yüzünü döndü:
- "Bak" dedi, "sen burada ortalığı karıştırıyorsun. İnsanlara Aleviliği anlatıyorsun. Bizlerde Aleviyiz ama sen bu dakikadan sonra bu işleri bırakacaksın. Alevilik tarihte kaldı. Şimdi daha başka şeyler önemli. Bak burda bir hiç uğruna başına bir iş gelecek. Değer mi Alevilik için. Zaten Alevilik dediğin nedir ki? Bir yaşam biçimi, anlamsız bir mezhep. Başka şeylerle uğraş. Mesela karı kızla. 'Nasıl köşeyi çabuk dönerim diye uğraş. Sana mı kalmış Alevi davasını savunmak? Biz görevimizi yapıp seni uyardık. Yok eğer sen hâla buralarda Alevilikle ilgili çalışmalar yaparsan, duvarlara 'Yaşasın Alevilik' diye slogan yazarsan, gençleri örgütlemeye devam edersen biz de sana acımayız. Sakın şimdi bana ideolojiden, politikadan, demokratik örgütlenme hakkından bahsetme. Yahu sen uğraşacak başka bir politik mücadele bulumadın mı? Bak senin davan boş bir davadır. Senin dışında, ben Aleviliği savunan başka kimse görmedim. Başına bir iş gelse, sana sahiplik edecek Allah'ın bir kulu yok. Sen niye diğer Alevi gençleri gibi diskoteklerde kızların peşinde koşup gününü gün etmiyorsun? Yok illa politika yapmak istiyorsan, bize gel politika yap. Bizi dünya tanıyor. Sen daha adı şanı duyulmamış bir Alevi örgütlenmesini savunuyorsun. Bu, seni ilk ve son uyarışımızdır. Bir daha ne yapacağımızı bilirsin."
Hasan'ın kaşları daha da çatılmış, bakışları keskinleşmişti. Karşısında konuşan, kutsal değerlerine hakaret eden adamın boğazını sıkmamak için kendisini zor tutuyordu. Kendisini daha fazla tutamayarak, yüksek ve sert bir ses tonuyla konuşmaya başladı:
- "Beni, inandığım değerleri savunduğum için ölümle tehdit ediyorsunuz. Peki, ben ölümü hak edecek ne yaptım? Bu bölgede bulunan insanlara kötülük mü yaptım? Kim benden yardım istediyse yardım etmedim mi? Ben gençleri kumara, uyuşturucuya ve kötü alışkanlıklara mı teşvik ettim. En önemliside, siz kendinizini demokrat(!?) olarak tanıtıyorsunuz. Ben bu güne kadar ne sizin aleyhinizde, ne de başka demokratların aleyhinde konuştum. Hatta gericilere karşı,sizleri savundum. Bu mu sizin demokratlığınız? Bakın bu çevrede, size bire bir düşman olan yapılar var. Neden gidip onları tehdit etmiyorsunuz da, Aleviliği savunan beni tehdit ediyorsunuz? Sizin dilinizde demokrasi sözcüğü düşmüyor. Anlaşılan, sizin demokrasi anlayışınız, sadece sizler için demokrasi, sadece sizler için insan hakları. Halbuki, sizin her platform da söylediğiniz, adeta dilinizde sakız olmuş İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin ilk maddesi; her insanın örgütlenmeye hakkı olduğudur. Ama siz ne yapıyorsunuz? Siz bırakın örgütlenme hakkını, yaşam hakkına tecavüz ediyorsunuz. Bu güne kadar bu bölgede kaç tane faşist cezalandırdınız? Bir tane bile değil. Düşmanınıza bir şey yapamazken, Aleviliği savunan beni ölümle tehdit ediyorsunuz. Alevi olduğunuzu belirttiniz. Sizler Alevi değil, ihanetçisiniz. Sizler kendi toplumuna, inancına, değerlerine ihanet ettiniz. Sizler Alevi değil, Alevilerin yüzkarasısınız. Unutmayın ki kendi gerçekliğine ihanet eden birisi, şu anda içinde bulunduğu kuruma hay hay ihanet eder. Bunu sizin 'büyükleriniz' iyi bilir. Sizlerse bilmeyecek kadar ahmaksınız. Sizler günün birinde, yeriniz olan paçavra çöplüğüne gidersiniz. Fakat bu inanç, yüzyıllardır, dünyanın en barbar devletlerine karşı direndi ve kendisini insanlık tarihinde en parlak sayfalara koydu. Belki beni imha edersiniz ama yenemezsiniz. Pir Sultan, Hızır paşaya yenilmedi ki. İmam Hüseyin, yezit'e yenilmediki. Onlar hep kazandılar. Kaybeden hep zalimler oldu. Size söyleyeceğim: elinizden geleni ardınıza koymayın. Benim için hiç bir şantaj, tehdit geçerli değil. Ben ölümüne Alevi davasına bağlıyım. Siz değil, dünyanın en egemen gücü gelse dahi beni yine yıldıramaz. Ölüme gelince; ben kendimi dünden buna hazırlamışım. Ama önlemimide almışım. İstediğiniz zaman istediğiniz yerde vuruşmaya hazırım.Varsa yüreğiniz buyrun. Kesinlikle sizlere ve sizin gibilere biat etmeyeceğim" diyerek sözlerini tamamladı. Kapıyı çarparak odadan dışarı çıktı. Odadakiler neye uğradıklarını şaşırmışlardı.