Türklerin Anadolu’ya yerleşmeye başladıkları 12. Yüzyıl’da bu topraklarda tarihin derinliklerinden kalma bir çok kavim yaşamaktadır. Bu yerleşik halkın milliyeti ve dini ne olursa olsun onlarca uygarlığın yaşadığı toprakların ürünü olmaları yadsınamaz.Göçebe bir topluluk olarak Anadolu uygarlığı topraklarına ayak basan Oğuz boyları bu kültür tarafından yadsınamadı, dışlanamadı, kısa sürede bir kaynaşma oluşmaya başladı. Her ne kadar Selçuklu devlet yapısı içerisindeki Arap- Acem kültürü resmileşse de Oğuzların taşıdığı öz kültür Anadolu insanına da yabancı gelmeyerek bir etkileşim kısa sürede kendisini göstererek 13.yüzyılın dev kültürünün yaratılmasını sağladı. Moğolların Türk yurtlarını sürekli tehdit ve işgali sonucu Anadolu’ya halkla birlikte gelen Horasan Tasavvuf okulu bilginlerinin de kendi geleneksel tasavvuf düşüncesini yaymaları kaçınılmazdı.
DEDE KARGIN :
Kaynakların satır aralarında sıkça sözünü ettiği bu Türkmen babasının gerçek yaşamına ilişkin çok bilgi ulunmamaktadır. Buna karşın Anadolu aydınlanmasında büyük bir ışık olduğu kesindir. Çünkü onunla ilgili en detaylı bilgiyi Baba İlyas’ın torunlarından Elvan Çelebi vermektedir. Kendisinden övgüyle söz eden Elvan Çelebi dedesi Baba İlyas’ın doğrudan doğruya Dede Kargın ocağına bağlı olduğunu söylemektedir. Bundan anladığımız şudur ki Anadolu Erenlerinin ilki konusunda bilgi edinmemizi de sağlamaktadır. Hacı Bektaş Velayetmamesi onun Güneydoğu Anadolu’da aşayan bir Türkmen babası olarak anmaktadır. Velayetname’den aşağı yukarı bir asır önce yazılmış olan Elvançelebi menakıbnamesinde daha farkılı ve geniş bilgiler vardır ki buna itibar etmek durumundayız.Buradan edinilen bilgilere göre Dede Kargın Moğol istilası önünden kaçarak Anadolu’ya 1200 lerin başında gelip Elbistan yöresine yerleştiği anlaşılmaktadır. Aynı eser’de Elvan Çelebi ünlü Anadolu evliyalarından Aynu devle, Şeyh Osman, Bağdı Hacı, Mihman Hacı ve Baba İyas’ın Dede Kargın halifelerinden olduğunu belirtmektedir.
Bu gün için Anadol’nun bir çok yerinde dede Kargın makamlarının olduğu sanılmaktadır. Çünkü çoğu bölgede onun adı sıkça anılmakta ve yaygınlaşmaktadır. Anadolu Oğuz boylarının bazılarının da Dede Kargına bağlı olduğu bazı kayıtlardan çıkmaktadır. A.Yaşar Ocak, 3. Murat dönemine ait bir defterde Dulkadirli oymağından 24 tanesinin “ Cemati dede Kargın diye kayıtlı olduğunu belirtmektedir.
Bu gün için Anadolu’nun bazı bölgelerinde tesbit edilebilen Dede Kargın Ocakları şöyledir. Diyarbakır Bismil ilçesinde Alevi köylerinin bulunduğu alanda Dede Kargın Ocağı bulunmaktadır. Ayrıca Malatya Fethiye İlçesinde Dede Kargın Köyü, Maraş Pazarcık yöresinde Dede Kargın Köyleri, Çubuk Kargın Köyü ile birlikte Ankara Kale İçinde bugün Zenger Paşa Konağının içinde Dede Kargın Ocağı bulunduğunu Enver Behnan Şapolyo Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi kitabında ayrıntılı olarak vermektedir.
EBUL VEFA
Ebul Vefa bir Horasan Ereni olarak Anadolu bilgin erenlerini oldukça etkilemiş ve onların mürşidi konumundadır. İran’ın Kusen kentinde dünyaya gelmiştir. Anadolu Alevi kültürünün temel taşlarından birisi olarak bize yansımaktadır. Onun fikirleri bir ok zümreyi etkisi altına almıştır. Anadolu Türkmen Aleviliğinin birinci harcı olan Baba İlyas’ın da Ebul Vefa’ya bağlı olduğu bilinmektedir. Araştırmacı Nejat Birdoğan Ebul Vefa kültürü hakkında şu tümceleri kullanmaktadır. “Ebu Vefa kültürü olmasaydı Anadolu’daki kimi erenlerin, Türk olsun, Kürt olsun kültürleri olmayacaktı. Giderek Hacı Bektaş kültürünün bile olacağı kuşkuluydu”
Horasan’da eğitine başlayan Ebul Vefa yaşamının büyük bir bölümünü Bağdat‘da geçirmiştir. Tasavvufi bilgilerinin dışında matematik, fizik alanında da büyük bir ünü vardır. Özellikle trigonometri konusunda oldukça çalışmaları vardır. Sinis hesaplamalarının da Ebul vefa tarafından geliştirildiğini batılı bilim adamları açıkça söylemektedir. Bağdat’ta 1017 tarihinde ölmüştür.
AHMET YESEVİ
Yine bir Horasan Ereni olarak anılan Ahmet Yesevi’yi bu bölüme almamızın bir çok haklı nedeni bulunmaktadır. Çünkü bu gün bile etkileri ve şöhreti Anadolu insanının gönlünde yaşamaktadır. Ahmet Yesevi daha çok bu gün Bektaşilik olarak anılan tarikatın manevi önderi olarak karşımıza gelmektedir. Kaynaklar gerek Ebul Vefa gerekse Ahmet Yesevi’nin aynı gurup ve kişileri etkiledikleri yönünde bilgi vermektedir. Mevcut bililer Hacı Bektaş Velinin müridi olan Baba İlyas’ı hem Ebul Vefa’ya bağlayarak Vefayi tarikatından gösterirken hem de Yesevi’ye bağlayıp Yesevi tarikatından göstermektedir.
Ahmet Yesevi Türk dili ve Türkçe’nin Horasan’daki en önemli temsilcilerinden birisidir.Yazdığı Divan Hikmetlerinde şiir dilinin adını insanlığa sevdirmiştir. Hacı Bektaş ve çevresini et çok etkileyen Ahmet yesevi düşüncesi kırsal kesim insanına daima sıcak gelmektedir.
Ahmet Yesevi’nin meclislerinde hem kadın erkek birlikte katılır hem de dem dahi alınırdı. Bu gün Bektaşiliği etkileyen ve bu düşüncenin içinde bulunan ritüeller Yesevi etkisinden başka bir şey değildir.
Ahmet Yesevi Ebul vefa ile çağdaş olup ölüm tarihi 1067 olarak bilinir.
BABA İLYAS
Anadolu Türkmen kültürünün oluşumunda ve Anadolu’nun özgürleşmesinde, dinsel ve sosyal hoş görü taşımasında en büyük rol hiç şüphesiz ki Baba İlyas’ın rolü oldukça büyüktür. Bu büyük Türkmen babası’nın temelini attığı Babai tarikatının üç önemli kaynaktan beslendiği ortadadır. Belki de başarını sırrı budur. Hallacı Mansur ve özellikle, Ahmet Yesevi ve Ebul Vefa’nın fikirleri onda önemli bir bileşken olmuştur.
Baba İlyas Horasan Ereleriyle, Anadolu Erenleri arasında hem birleştirici hem de önemli bir köprü olmuştur. Çünkü Kendisine bağlı Hacı Bektaş, ve onun yakın çevresi Sarı Saltuk, Ahi Evren, Abdal Musa gibi önde gelen şahsiyetler Baba İlyas okulunda yetişmiş ve ona candan bağlı şahsiyetlerdir.
Horasan doğumlu olup doğum tarihi konusunda bilgi yoktur.Ancak Moğol baskısıyla Anadolu’ya Selçuklunun ilk yıllarında Alaaddin Kaykubat döneminde geldiği bilinir. Keykubatın verdiği önemli devlet görevlerini kabullenmeyip Amasya Çat, bu günkü adıyla İlyas köyüne tekke kurup halkı eğitmiştir. Ona bağlı Anadolu Erenleriyle de çok büyük bir bağ kurmuştur.
Selçuklu devlet sisteminin bozulması saraya yönetici olarak alınan Farsı kökenli yöneticilerin keyfi tutumları ve, halktan vergi diye topladıkları ganimetleri hovardaca harcayan ve giderek halkı yoksullaştıran tutumlarına karşı, Türkmenin sesine kulak verip onlara önderlik yapıp kurtarma mücadelesinde Selçuklu devletiyle girdiği savaşta, Malya ovasında onbinlerce Türkmeni yabancı Frank askerleriyle kıran Keyhüsrevin zalimce tutumu hem kendi sonunu hazırlamış, hem de Anadolu’da yeni bir uyanışmaya da ışık yakmıştır.1239 da baş kaldıran Babailer 1240 yılında yenilmişlerdir. Baba İlyas idam edilmiş, çevresinde bulunan Hacı Bektaşlar bir dönem saklı kalmışlardır. 1243 Kösedağı savaşında Moğollara yenik düşen Selçuklu devleti içinde yeni devletçiklerin çıkması Babalara yeni görevler yüklemiştir.