DÜVAZLAR DA VE GÜLBENKLER DE Hz. ALİ
  • İmam Ali

DÜVAZLAR DA VE GÜLBENKLER DE Hz. ALİ

Konu başlığımız olan Düvazlar ve Gülbenkler de kavramının ötesinde Düş’ler de, Umut’larda, Feryatlarda, Dem’ler de, Semah’larda, Şiirlerde ve Beddualarda da dile getirilen Hz. Ali deyimine kısaca değinmek istiyoruz.

Hz. Ali, Alevi inancının içine hem çok yönlü, hem de derinlemesine girmiştir. Onun kadar bu inancı etkileyen belki de hiç bir veri yoktur. Aleviler güzel olan her şeyde onu görmüş, güzel olan her şeyi ona benzetmiştir.

İçtenlikle söylenmesinin ötesinde bu ilgi ve sevgi toplumda sınırsız bir kabul gördüğünden Aleviler bir ozanın söylediğini, kendi söylemiş gibi nesilden nesile, dilden dile aktarmış, bazen kısmen yenilemiş, bazen de ozanın yerine kendi ismini anarak ona sahip çıkmıştır.

Teslim Abdal bir şiirinde

Mürvetim var Hak Muhammed Ali’ye

Daha sizden gayrı kimim var benim

Hızır ile Hacı Bektaş Veli’ye

Daha sizden gayrı kimim var benim

Diyerek kendisi ile Hak Muhammed Ali arasında ki sevgiye ve yakınlığa vurgu yapıyor.

İlhamî Abdal ise bu sevgiyi turnaya yaktığı bir deyişte dile getiriyor.

İki turnam gelir başı cigalı

Eğlen turnam eğlen Ali misin sen

Birisi Muhammed birisi Ali

Eğlen turnam eğlen Ali misin sen

Yoksa Hacı Bektaş Veli misin sen

Ünlü Bektaşi Dede Babalardan Hilmi Dede, bir beyitinde Hak Muhammed Ali yoluna bağlılığını

Bende-i Ali Abâyız

Biz Hüseynilerdeniz

Diyerek dile getiriyor.

Hz. Ali’ye bende olmanın hem ödül, hem de umut olduğunu söyleyen Kul Himmet Üstadım ise,

Müminler bu yola türap olursa

Mahrum kalmaz Ali diye çağıran

Darda, bunda, zulumatta kamırsa

Mahrum kalmaz Ali diye çağıran

Güzel olan her şeyin ve sevginin yanında, Mürşit ve Rehber gördüğü Hz. Ali’ye sadakatin, ona tam ikrar vermekle olacağının önemine Şah Hatayii şöyle dikkat çekiyor.

Mürşide rehbere eyle itaat

Zahirde batında gözle sadakat

Muhammed Ali’den kaldı emanet

Bağçe donanınca güller alına

Onu sevmenin, gönülden bağlanmanın bir bedel gerektirdiğini, sevgisini ifade edenin etkin ve yetkin Ehli Beyt düşmanlarının gazabına uğrayıp eza ve cefa göreceğini vurgulayan Pir Sultan Abdal bir beyitinde

Fetva vermiş koca başlı Kör Müftü

Şah diyenin dilin keseyim deyü

Satır yaptırmış Allah’ın laneti

Ali’yi seveni keseyim deyü

Diyerek ifade ediyor. Ancak Ehli Beyt ve Hz. Ali sevgisinin böyle cezalarla sona erdirilemeyeceğini de hemen şu şiirinde ekliyor.

Ahiri katlime ferman yazılsa

Çıksam teneşire tabut düzülse

Kefenim biçilse mezar kazılsa

Yine geçmem ala gözlü Şah’ımdan.

Pir Sultan Abdal, Hz. Ali sevgisinden vaz geçmek şöyle dursun, ona büsbütün daha yürekten bağlanmanın gereğini ise hem özlem, hem de bu yasağı koyana başkaldırıya dönüştürmek için yazdığı sayısız deyişlerinin birinde,

Gönül çıkmak ister Şah’ın köşküne

Can boyanmak ister Ali müşkine

Pirim Ali Oniki İmam aşkına

Açılın kapılar Şah’a gidelim

DemektedirHatta bu coşku ateşi ile tüm Anadolu’ya, Türkmen boylarına, Ali bendelerine çağrıdan da geri durmayarak Ali sevgisi için herkesi başkaldırıya davet edip artık beklemeye tahammülünün kalmadığını,

Kızılırmak gibi bendinden boşan

Hama’dan Mardin’den Sivas’a döşen

Düldül eğerlendi Zülfikar kuşan

Ali’m ne yatarsın günlerin geldi

Diyerek böyle dile getirir. Ve bu kavgada Hz. Ali’nin sadece bu dünyada değil, sorgu gününde de onu yanlız bırakmayacağını vurgular.

Ene’l-hak dedik de çekildik dara

Adab erkan bize doğru yol oldu

Sorgucular geldi sual sormaya

Yardımcımız Şah-ı Merdan Al’oldu.

Hz. Ali sevgisi ve ona bağlılığı, onu sevenlere öyle bir coşku ve umut vermiştir ki, Kul Himmet Üstadım bir şiirinde,

Pîr bugün bize geldi

Gülleri taze geldi

Önü sıra Kamberle

Ali Murtaza geldi

Sözleri ile telavvuz etmektedir. Bu şiirlerin önemli bir kısmı Cemler de Düvaz olarak da hep birlikte katılımcılar tarafından huşu içinde okunmakta, ayinde dua ve feryat sesleri bir birine karışmaktadır.

Ehli Beyt’e, dolayısı ile Hz. Ali’ye yapılan haksızlıkların da işlendiği düvazların birinde Seyyid Nesimî,

Yezidlerde buğz ittiler Ali’ye

Hacı Bektaş Balım Sultan Velî’ye

Yolumuz uğradı Kızıldeli’ye

Ah senin dertlerin derman Hüseyin

Diyerek dile getirilmektedir.

Aleviler de Hz. Ali sevgisi onu çağrıştıran diğer isimlerle de dile getirilmektedir.

Kul Himmet Üstadım’ız

Onda yoktur yadımız

Şah-ı Merdan aşkına

Hak vere muradımız

Beyitinde Tarikat kapısında ki anlamı yiğitler yiğidi, bilgeler bilgesi Hz. Ali anlamına gelen Şahı Merdan deyimi ile Kul Himmet Üstadım onu telaffuz etmektedir. Derviş Kemal ise Döne döne ve tekrar savaşan Hz. Ali anlamına gelen Haydar-ı Kerrar deyimi ile onu anmakta, ve rızalığın, gönüllülüğün onda olacağına dikkat çekmektedir.

Derviş Kemal dilim dilim

Rıza lokması yiyelim

Hep birlikte Hüü diyelim

Haydar-ı Kerrar aşkıyla.

Elbette Hz. Ali yanlız başına anılmaz. O yaratan Yüce Allahın sevgili kuludur ve Peygamber Hz. Muhammed ile birlikte anılacaktır. Alevilik, diğer Semavi dinlere de aynı Allah tarafından indirildiğinden hareketle biz Kalü Bela ’dan (Ezelden beri) bu yana inanırız diyerek diğer kudsiyetlerle birlikte onu anarlar. Bunu Derviş Kemal bir şiirinde şöyle açıklıyor.

Muhammed’le Şahı Merdan,

Zebur, Tevrat, İncil, Kur’an,

Akıl, mantık, ilim, irfan

Vardır bizim yolumuzda.

Ehli Beyt ve Hz. Ali sevgisi Alevilerde adeta bir yaşam nedeni, bir varoluş sebebidir. Bu sevgi uğruna çekilen her cefa katlanarak daha içten Hz. Ali sevgisine, daha fazla yaşam sevincine dönüşüyor. Hz. Ali’ye sevgi ve bağlılık içeren milyonlarca şiire, düvaza, beyite rağmen her eli kalem tutan, her saz çalan, her okuyan ve yazan bu anlamda ona bir şeyler daha eklemiş, kendinden bir şeyler daha katmıştır.

Bir ömür boyunca horlandım, ancak,

Buna rağmen seviyorum Ali’yi.

Çile çekip hayli zorlandım, ancak,

Buna rağmen seviyorum Ali’yi.

Şah’ı sevdim diye hakir gördüler,

Ak alnıma kara leke sürdüler,

Kimi zındık, kimi dinsiz dediler,

Buna rağmen seviyorum Ali’yi.

Nice iftiraya maruz kalmışım,

Yüreğimden derin yara almışım,

Çaresizlik girdabına dalmışım,

Buna rağmen seviyorum Ali’yi.

Ali’yi seveni suçlu saydılar,

Bu nedenle nice cana kıydılar,

Bizim başımıza cennet koydular,

Buna rağmen seviyorum Ali’yi.

Derviş Kemal bu aşk beni bezdirdi,

Yaşam boyu dert gönlümü yüzdürdü,

Yıllar yılı yobazlara ezdirdi,

Buna rağmen seviyorum Ali’yi.

Görülüyorki Hz. Ali sevgisi ekonominin Arz-Talep dengesinin dışında bir işlev görmektedir. Bu piyasada Hz. Ali sevgine olan talep tüm bu kadar veriye rağmen yeterliliğe varmamış, doyuma ulaşmamıştır.

Yetmemiş insanlar temsili resimlerini yüreğine bastırmış.

Yetmemiş insanlar onu çağrıştıran Zülfikâr kolyeleri ile boyunlarını süslemiş.

Yetmemiş evine, odasına, el aletine işlemiş veya ona boyamış.

Yetmemiş oğluna, torununa ismini vermiş, kendisi ile bütünleştirmiş,

Yetmemiş onu çağrıştıran Haydar, Bin Ali, Hasan Ali gibi isimleri evlatlarına takmış,

Yetmemiş dualarına, gülbenklerine taşımış,

Yetmemiş mezar taşlarına kazımış,

Yetmemiş.... Yetmemiş…. Yetmemiş.....

Zaten Hz. Ali sevgisi Alevilere yetmez. Onlar üstüne bir de Ehli Beyt sevgisini de eklemişler.

Yetmemiş Hz. Ali’nin çocuklarının acısını da paylaşmışlar.

Tarihte hiç bir örneği bulunamaz ki Kerbela Vakası kadar derin, Kerbela Vakası kadar içten, Kerbela Vakası kadar uzun süreli bir anma, bir yas tutulmuş olsun.

Alevi insan Kerbela vakasını öyle sahiplenmiş ve onu yaşamının öyle bir yerine oturtturmuş ki Muharrem ayında sadece oruç tutmuyor, bir de yas çekiyor.

Alevi can Muharrem de karalar bağlar.

Alevi can Muharrem de eşi ile, kızı ile, tornu ile onun feryat ve figanını işler, Ya Hüseyin diğerek yürekleri dağlar, Ah- Vah ederek feryat ve figan eyler.

Bu öyle derin ve içten bir sahiplenmedir ki Muharrem yasında su içmediği gibi, hayvanına eza etmemek için onu bile çifte koşmaz.

Bu öyle derin ve içten bir sahiplenmedir ki Muharrem yasında eşi ile aynı yastığa baş koymaz.

Bu öyle derin ve içten bir sahiplenmedir ki Muharrem yasında kokular sürünmez, traş bile olunmaz.

Bunun adı Ehli Beyt sevgisidir.

Bunun adı Hz. Ali sevgidir.

Bu öyle derin bir sevgidir ki babasının yasını 40 gün tutan Alevi can, Kerbela yasını 1400 senedir tutmakta, o aşkı ve sevgiyi ailesinden fazla onlara göstermektedir.

Kul Himmet üstadım bir beyitinde

Yalvarırım Muhammed’e Ali deyü Ali deyü

Ağlar gezerim dünyada Ali deyü Ali deyü.

Sözleri ile bunu çok daha iyi açıklamaktadır.

Aşık Hüdai de bir şiirinde Ehli Beyt ve Hz. Ali bağını şöyle anlatmaktadır.

Ehli-Beyt’e düşman Ali’ye düşman

Muhammed’i sevdim dese yalandır

Pirim Hacı Bektaş Veli’ye düşman

Muhammed’i sevdim dese yalandır

Ali’yi seveni öldürüp asan

Kerbela’da İmam Hüseyin’i kesen

Resul’un soyuna kasteden süfyan

Muhammed’i sevdim dese yalandır.

Cemlerde Düvaz olarak okunan bir deyişinde Şah Hatayii şöyle diyor.

Ene’l-hak dedik de çekildik dara

Adab erkan bize doğru yol oldu

Sorgucular geldi sual sormaya

Yardımcımız Şah-ı Merdan Al’oldu

Bu örnekte görüldüğü gibi Alevilerde ona bağlılığın ötesinde, darda kalınınca kurtarıcının da Hz. Ali olduğu vurgulanmaktadır.

Tevazusundan dolayı Budala İsmail mahlasını kullanan ve Hz. Ali sevgisini güzel gördüğü her şeyde bulan, ayrıca darda kalanın kurtarıcısı olarak da gören bir ozanımız beyitinde

Hakk’ın bin bir ismi Ali görünür.

Budala İsmail umudum Balım

Boğazım zincirde nic’olur halim

Mürvet hey erenler gayrete gelin

Yedi iklim bekçisi Ali gel yetiş.

Diyerek benzeri bir örnek verir.

Aleviler de Hz. Ali’ye olan sevgi dualarında, bereket sofralarında, 40 yemeklerinde, cenaze merasimlerinde de görülür.

Bism-i Şah Allah Allah...

Allah ulu sofra dolu. Geldi Ali sofrası. Gitti gönüllerin gamı yası. Bereket-i Halil İbrahim. Şahidi Cebrail olsun.

Nuh-u Nebi Kerem-i Ali. Gülbengi Hacı Bektaş-i Veli. Artsın eksilmesin. Taşsın dökülmesin. Yiyene helal, kotarıp getir