Osmanlı Devleti’nin kurulması, ilişkilerin dinsel bir hoşgörü içinde yürümesi, barış ve dostluğun ön planda tutulmasının altında yatan bir neden hiç şüphe yok ki Anadolu Erenlerinin yarattığı barış felsefesinin etkisidir. Bu barışın sürdürülmesi, ileriki kuşaklara aktarılması yine bu Erenlerin yansıttığı hoşgörü ortamı olmalıdır. İşte bu ardalılardan birisi de Şeriat, Tarikat, Hakikat. Marifet diye yola koyulan Hacı Bayram Velilerdir. Ne zaman ki Anadolu Erenlerinin Anadolu’da güçleri kırıldı, feodal ve molla egemenliği gelişti, tasavvufun yerini yeniden medreselerde verilen yabancı kültürler aldı, işte o zaman Anadolu toprağında ne birlik, ne dostluk, ne de barış kaldı
Hacı Bayram Veli, Anadolu’nun en karanlık günlerinde yaşadı. Yıldırım Bayazıt’ın Ankara’yı kuşatması sırasında Mısır’da bulunmaktadır. Osmanlı birliğinin tükendiği, İmparatorluğun Yıldırım’ın dört oğlu arasında paylaşıldığı döneme rastlamaktadır. Bu dönemde yeniden birliği sağlamak, Anadolu Erenleri bilincini yeniden topluma taşımak, yöneticilere de kardeşlik dersi vermek için kolları sıvamış, Anadolu’nun orta yerine, Ankara’ya tekkesini kurmuştur.
Hacı Bayram Veli ‘nın Ankara’da bulunan tekkesinde talipleri çoğalmaya başlayınca devlet katında büyük bir korku oluştu. Durum, 11. Murat’a iletildiğinde, 11. Murat, daha Şehzadeliği döneminde Bedrettin ve Börklüce Mustafa, Torlak Kemal olaylarını anımsayarak durumu ciddiye aldı. Hacı Bayram Veli’nin Edirne’ye, saraya getirilmesini buyurdu. Kaynaklar bu konuda değişik getirilme usulleri ortaya atmışlardır. Bazı kaynaklar bir kaç dervişi ile birlikte normal bir ziyaret için geldiğini, bazı kaynaklar ise elleri ve kolları zincirlenerek saraya zorla getirildiğini yazmaktadırlar.
Ancak durumun ciddiyetini ve Hacı Bayram Veli’nin Sünni geleneğin ve sistemin içinde olmadığını anlamak bakımından padişahın Amasya Sancak Beyi olayı sultana şöyle aktardığına tanık oluyor,“Devletlim, Ankara ve çevresi Hacı Bayram’ın adamlarıyla dolmuştur. Bunlar binlerle sayılmayacak kadar çokturlar. Bunlar Türkmen kişilerdir ( 0 zamanlar Aleviler ve Rafıziler Türkmen diye çağırılmaktaydı). Bunlar Hacı Bayram ‘a ait olan tarlalarda çalışırlar ve ürünün gelirleri aralarında bölüştürülür. İmaret misali tekkelerde kalırlar. Görünüşte rabıtalı kişiler imişler. Amma ki herkeste bir merak vardır. Bunca balık niçindir derler.” (GÜNER, Ahmet; Tarikatlar, Milliyet Yayınları, s.121.)
Bazıları kimselerin ısrarla Sünni sistem içerisine çekmekte tereddüt etmedikleri Hacı Bayram hakkında yukarıdaki sözler anlamlıdır. Sünni sistemde böylesine çoğalma, ortak ekip, ortak biçmek, ortak paylaşmak ve belirlenmiş kurallara karşı koymak yoktur.
Bazı kaynaklarda Nakşibendiliğe götürenler de bulunmaktadır. Nakşi geleneğinde bulunan kurallar ile Hacı Bayram tekkesindeki kurallar birbirlerine asla benzemezler. Sünni gelenek medreselerde Arapça-Farsça bir eğitim yaparlarken Anadolu pirlerinin kurmuş olduğu tekkeler medreselere taban tabana zıttır, alternatiftir
Hacı Bayram Veli’nin geldiği tarikat yolları konusunda da birbirleriyle çelişen kaynak bilgiler vardır. Bu bilgilerden Hacı Bayram Veli ile ilgili tekke yapısı, fikirleri, şiirleri karşılaştırılınca onun gerçek tarikatı ortaya kolayca çıkmaktadır.
Hacı Bayram Veli’nin daha çok Şeyh Safiyüddin ile ilişkileri konu edilmekte olup, Bayramiliğin, Erdebil Tekkesi’nin bir şubesi olduğu yolunda elle tutulur kanıtlar bulunmaktadır
Hacı Bayram Veli, bugünkü Solfasol diye anılan Ankara’nın bir köyünde dünyaya geldi. Doğum tarihi konusunda kesin bir bilgi olmaması karşısında, 1352 tarihi doğum tarihi olarak kaydedilmiştir. Ölümü ise 1430. Ankara doğumlu olması, çiftçi bir aileden gelmesi, büyük arazilerinin olması, onu üretimden kopartamadı. İyi bir medrese eğitiminin ardından tasavvufa yönelmiş, tasavvuf onun utkunda önemli ölçüde değişiklikler yapmıştır. Kendisinden önceki Anadolu Erenleri konusunda geniş bilgi edinmiş, onların kurmuş olduğu tekke okullarını inceleme, görüşlerini değerlendirme fırsatı bulmuştur.
Ankara’da bulunduğu süre içerisinde bütün Ahiler’in yaptıkları örgütlenme ve ticari terbiye usullerine göre taliplerini yetiştirmiştir. Birlikte üretimin, birlikte paylaşımın koşulları kısa sürede çevresinde büyük kalabalıklar toplamıştır. Padişaha kadar giden şikayetler, adamlarının günden güne arttığı, sünnete ve tarikata uyumsuzluk içinde bulunduklarına dair şikayetler onu düşüncelerinden döndürmeye yetmemiştir. Hacı Bayram’da diğer Anadolu Erenlerinde olduğu gibi çalışmadan, emek vermeden geçinmek yoktu. Onun, hep ziraata, zanaata yönelttiği insanlar aynı zamanda Anadolu birliğinin, hoşgörüsünün yerleşmesi için birer güzel örnekler olmuştur.
Döneminin en önemli kültür ve tasavvuf merkezleri başta Horasan olmak üzere Şirvan, Erdebil’di. Erdebil tekkesi Horasan okullarının önemini yitirmeye başladığı bir dönemde gözde okullardan birisi durumuna gelmişti. Bu bölge, Azerbaycan, Tiflis, Bakü, Şiraz arasında bulunmaktadır. Hacı Bayram’ın döneminde 1340-1350 yıllarında Erdebil Tekkesi’nin Şeyhi, Hoca Alaeddin Erdebili bulunmaktaydı. İşte bu süreçte Hacı Bayram bu tekkeyi ziyaret etmiştir.
Biz de çeşitli araştırmalara dayanarak Hacı Bayram Veli’yi Anadolu Aleviliğinin temellerinden birisi sayarak o görüşleri benimseyeceğiz. Çünkü gerek Erdebil Tekkesi gelenek ve görüşleri, gerek Anadolu tekkelerinin tasavvuf görüşleri ve eylemleri tıpa tıp Bayramiye’ye uyum göstermektedir. Hacı Bayram Veli’yi Sünni gelenek ve kalıplar içinde görmek oldukça güç.
Hacı Bayram’ın ölümünün ardından Akşemsettin onun yolunu takip ettirmiştir. Ayrıca Bayramilik çeşitli kollardan temsil edilmek üzere görüşlerde de belirsizlikler ortaya çıkmıştır. Bayramiliğin asıl takipçisinin Akşemsettin olduğunda bütün kaynaklar birleşir. Akşemsettin’in arı bir dille pirine yazdığı bir şiiri şöyledir.
Aşık oldum sana candan
Hacı Bayram pirim sultan
Gönül himmet umar senden
Hacı Bayram pirim sultan
Irak mıdır yollarımız
Taze midir güllerimiz
Hub söyler dillerimiz
Hacı Bayram pirim sultan
Hacı Bayram Veli’nin kurmuş olduğu Bayramiye Tarikatı bağımsızlığını da koruyamamış, çeşitli dallarla süregelmiştir. Her ne kadar Alevilerin Safavi koluna yakın ve o tekkeden etkilenmiş olursa da Bayramilik zamanla Sünni geleneğin içine düşmüştür. Diğer tarikatlar, Haydarılık Bektaşilik, Kalenderilik, Melamilik, Ahilik gibi Anadolu Alevi tarikatları Bektaşilikle bütünleşerek kaybolmuştur.
Hacı Bayram Veli’nin ölümü 1430’dur. Ölümünün ardından Ankara’da bugünkü Hacı Bayram Camisi’nin bulunduğu eski tekke kalıntıları yanında türbesi bulunmaktadır.
Hacı Bayram’ın kendi yazdığı şiirler şöyledir.
Bilmek istersen seni
Can içre ara canı,
Geç canından bul anı;
Sen seni bil, sen seni:
Kim bildi efal ini,
Ol bildi sıfatını,
Anda gördü zatını,
Sen seni bil, sen seni.
“Bayram” özünü bildi
Bileni anda buldu
Bulan ol kendi oldu,
Sen seni bil, sen seni.
Bir ulu imarettir alma başa sevdayı.
Benim maksudum ülemde beğildir lakin illa Hu,
Bu benim derdime derman değildir lakin illa Hu.
Değildir hür-i vu gılman, ne cennet, köşk, ne de rıdvan
Bu benim gönlüme sultan değildir lakin illa Hu.
Bu Bayrami; eğer idrak edersen sen bu alemde
Bu sırrın sırrına kimse eremez lakin illa Hu.
N’OLDU BU GÖNLÜM N’OLDU BU GÖNLÜM
N’oldu bu gönlüm n’oldu bu gönlüm
Derd-ü gam ile doldu bu gönlüm
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm
Yanmada derman buldu bu gönlüm
Yan ey gönül yan yan ey gönül yan
Yanmadan oldu derdine derman
Pervane gibi pervane gibi
Şem’ine aşkın yandı bu gönlüm
Bayrami imdi Bayrami imdi
Bayram edersin yar ile şimdi
Hamd-ü senülar hamd-ü senalar
Yar ile bayram kıldı bu gönlüm