HZ. ADEM ALEYHİSSELAM ve HAYATI
  • PEYGAMBERLER ve HAYATLARI

HZ. ADEM ALEYHİSSELAM ve HAYATI

Hz. Adem`in Hayati

 

İnsan oğlu yaratılmadan önce alemde nurdan yaratılan ve “melek” adı verilen değerli varlıklar mevcuttu. Melekler cinsiyeti olmayan varlıklardır.
Bir zaman geldi ki yüce Allah meleklere:
-          Ben yer yüzünde bir halife yaratacağım dedi. Melekler şaşkınlıkla:
-          Sen yer yüzünde fesat çıkaracak, kan dökecek insanı mı halife yaratacaksın? Halbuki biz sana hamd ederek seni tesbih ediyoruz. Seni mukaddes biliyor, noksan sıfatlardan uzak olduğunu söyleyip itiraf ediyoruz dediler.
Bu bir itiraz olmaktan çok, zikredilen sıfatları taşıyan varlığın Halide sayılmasındaki hikmeti anlama maksadına dayanıyordu. Allah:
-          Ben sizin bilmediğinizi bilirim dedi.
Arzdan alınan toprak yapışkan bir çamur haline gelinceye kadar ıslatıldı. (37-11) daha sonra kokuşmuş bir balcık haline gelinceye kadar kendi haline bırakıldı. (15-28) bu balcığa insan şekli verildi. Kurudu ve dokununca çömlek gibi, testi gibi ses verecek şekilde katı bir cisim oldu. (55-14) ve yüce Allah meleklere :
-          Ona kendi ruhumdan üfleyeceğim zaman derhal secdeye kapanın (15-29) dedi. Yüce Allah, adem (a.s) : yarattığı ana kendisine secde etmeyen tek bir varlık vardı. O   da  ateşten yaratılmış cinlerden olan şeytandı. Allah:
-          Ey iblis! Seni secde etmekten alı koyan büyüklük taslaman mı yoksa kendini çok yükseklerde görmen mi? Dedi.   İblis:
-          Ben ondan daha hayırlıyım, beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın dedi. İblisin yaptığı hatadan dolayı af dilemesi gerekirken inatla isyanını sürdürmesi karşılığında yüce Allah :
-          Çık oradan! Muhakkak sen kovulmuş durumdasın. Ve artık kıyamete kadar lanetim senin üzerindedir. Dedi. İblis:
-          Ey rabbim tekrar diriltilip kalkacakları güne kadar bana mühlet ver. Dedi. Allah:
-          Sen mühlet verilenlerdensin dedi. İblis:
-          Senin izzet ve şerefine yemin ederim ki, onların hepsini azdıracağım. Ancak iyi niyetli, samimi ve gösterişten uzak kullarım benim şerrimden yakalarının kurtaracaklar. Dedi. Bunun üzerine Allah:
-          Hak benim ve ben ancak hakkı söylerim. Yemin ederim ki onlardan herkim senin peşinden giderse kendine yazık etmiş olur. Çünkü cehennem; sen ve sana uyanlarla dolduracağım. Dedi.
Yüce Allah, adem (a.s)’ı yaratınca eşiyle birlikte cennete koydu.
-                           Birlikte cennete yerleşin dilediğiniz yiyeceklerden yiyin ancak şu ağaca yaklaşmayın! , aksi taktirde zalimlerden olursunuz dedi.Şeytan :
-                           Rabbiniz size bu ağacı yalnızca birer melek olmamanız, yahut ölümsüzlüğe kavuşmamanız için yasak etti. Ben gerçekten sizin iğliğiniz isteyenlerdenim diye yemin eder.
 Bu şekilde onları kandırıp yasak meyveden yedirtti. Ve ikisinin de ayıp yerleri açıldı. (sevgili arkadaşlar farkındaysanız her şeytana uyan kişi yarı çıplak giyinir. Haramları çiğnemekle üzerlerindeki giysileri atmak hep doğru orantılıdır.) Hz. Adem ve zevcesi bu duruma çok  utandılar ve  derhal cennet yapraklarını üzerlerine örtüler. Yüce Allah onları:
-                           Ben size bu ağacı yasaklamadım mı, haberiniz olsun bu şeytan size açık bir şeytandır, demedim mi? Dedi. Onlar:
-                           “Rabbimiz biz kendimize zulmettik, eğer sen bizi bağışlamaz, bize merhamet etmezsen kesinlikle hüsrana uğrayanlardan oluruz.” Dediler. Yüce Allah:
-                           şeytan ve insan birbirinize düşman olarak yeryüzüne inin. Orada yaşayacak, orada ölecek ve oradan dirilip çıkarılacaksınız.
Ve arkadaşlar böylece şeytan ve insan oğlunun yeryüzündeki serüveni başlar.
Rabbimiz bize dosdoğru bir yol göstermiştir; bu yolun haritası Kuran-ı Kerimdir. Şeytanın bütün işi bizi bu doğru yoldan alıkoymaktır. Haritasını elinden bırakmayan yolcu doğru yolundan şaşmaz. Hatalar insanlara mahsustur. Ancak hikayemizde gördüğünüz gibi hata sonucu şeytan gibi asileşmek yerine Hz. Adem ve eşi gibi hatayı kabullenip Allah dan bağışlanma dilemek gerek.
Hz. Adem düşmanı olan şeytanla birlikte yeryüzünde yaşamaya başlar, bir çok çocuğu dünyaya gelince Yüce Allah Hz. Adem’i peygamber seçer. Hz. Adem çocuklarına yalnızca bir olan Allah’a ibadet etmelerini, asla şeytana uymamalarını söyler. İnsan oğlunu öldükten sonra dönüşünün yalnızca Allah’a  olduğunu, Allah’a ibadet edenlerin cennete, şeytana  uyanların ise cehenneme gideceğini anlatır. Kendisi cenneti gördüğü için çok sevdiği çocuklarının yalnız Allah’a kulluk edip cenneti hak etmeleriniz yürekten ister. Ancak kabil ve Habil adında ki iki oğlundan büyük olanı Kabil babasının anlattıklarına pek inanmaz. Bu nedenle babası konuşurken çok sıkılır onu dinlemek istemez. Fakat habil pek iyi huyludur. Babasının her söylediğini can kulağıyla dinler, çok sevdiği kendisini yaratıp nimet veren Rabbinin rızasını kazanmak için elinden geleni yapar.
Hz. Adem kabil’i tarım işleriyle görevlendirmiş; Habil’i ise koyun ve sığırların  bakımıyla görevlendirmişti. Akşam olduğunda Kabil eve meyvelerle habil ise sütlerle dönerdi.
Yüce Allah hz. Adem ve ailesinin rızklarını artırmıştı. Hz. Adem çocuklarına Allah’a şükürlerini nasıl göstereceklerini öğretti. Çocuklar bir dağın tepesine çıkacaklardı ve kazançlarından bir kısmını oraya bırakacaklardı. Bu koydukları şey Allah için kurban ve mallarının zekatı idi.
Habil bu işe çok sevinmişti, kendilerine bunca yiyecek ve içecek veren Allah’a teşekkür için en iyi en besili koyunu seçti. Kabil ise, “niçin bin bir zorlukla kazandığım malları bir dağın tepesine atacakmışım” diye düşünerek asık suratla meyvelerinin en kötülerini en çürüklerini ayırdı. Hep beraber dağın tepesine çıkıp bıraktılar.
Hediyelerinin kabul edilip edilmediğini anlamak için ertesi gün babalarıyla birlikte tekrar dağın tepesine çıktılar. Habil’in hediyesi yoktu çünkü Allah onu kabul etmişti. Habil sevinip Allah’a şükretti. Kabil’in hediyesi ise olduğu gibi duruyordu. Allah onunkini kabul etmemişti. Çünkü onun hediyesi kabil gibi bozuk ve kötü idi.
(hz. Adem (a.s)’ın ailesi, yeryüzünde kendilerinden başka  insan olmadığı için zekat ve infaklarını bu şekilde yapıyorlardı. Bizler ise zekatlarımızı Allah için fakirlere veriyoruz. Aman sevgili çocuklar fakirlere çürümüş, bayatlamış, bizim iştahla yiyemeyeceğimiz yiyecekler vermeyelim. Kullanmadığımız bize küçük gelen giysilerimizi yıkayıp, söküğünü dikip, ütüleyip pırıl prıl tertemiz bir şekilde ihtiyacı olanlara vermeliyiz. Aksi takdirde Kabil’in düştüğü duruma düşeriz.)
Kabil kendi hediyesinin kabul edilmeyip kardeşinin hediyesinin kabul edilmesine çok bozulmuştu. Aradan günler geçmişti fakat Kabil’in olayı unutmak bir yana kini, öfkesi büyümüştü. Kızgınlıkla yemin ederim seni öldüreceğim dedi.  Habil:
-Allah ancak muttakilerin kurbanını kabul buyurur. Sen beni öldürmek istersen bile ben seni öldürmeyeceğim. Çükü ben alemlerin Rabbin den korkarım. Fakat şunu bilmeni isterim ki beni öldürdüğünde benim günahımı ve kendi günahını yüklenip cehenneme gidersin. Zalimlerin sonu budur.
Habil’in bu ikazları Kabil’in öfkesini yatıştırmamıştı ve kardeşini öldürdü. Derken Allah ona kardeşinin cesedini nasıl örteceğini göstermek için bir karga gönderdi. Bu karga başka bir karganın cesedini toprağı eşeleyip koydu ve üzerini örtünce : kabil; “yazıklar olsun bana şu karga gibi olup da kardeşimin cesedini örtmekten bile acizim” deyip pişmanlık duyanlardan oldu.

  -İşte o gün bu gün İnsanoğlunun kin,nefret ,gurur ve kargaşası 21.nci yüzyılda da devam ediyor insanoğlu bir türlü hiç bir şeyden örnek almıyor. Alanların önünde saygı ile eğilir ve şükranla anıyorum.  Hz. Adem`den günümüze dek İyilik yapanlara Rahmet  ve Kütülük yapanlarada Lanet okunur. Allah  cümlemizi  Dünya Yer Küresindeki tüm İnsanlığa Hizmet ve İnsanoğlu Hukukuna Riayet edenlerin sınıfına dahil edip Ahlak ve İlim nasip etsin. Amin.