Bu soruya cevap vermek için daha başka sorular sormak lazım. Neden insanız? Ya da soruları genişletip, derinleştirebiliriz. Örneğin neden yaşamda bunca çelişki var?
Yaşam, dünya, evren, yıldızlar, atom, denizler, duygular, mantık... aklımıza bir çırpıda gelen onlarca ve gelmeyen milyonlarca soru işaretiyle biten kavram, olgu, olay. Bütün bunların bir açıklaması var. Yine bütün bunların açıklamalarında kuşkular var. Bir çok şey daha çözülememiş. Çözülenlerin -ya da çözüldü sanılanların- yığınla eksiği, hatası, anlamsızlığı var. Nasıl ki; insanoğlu bu saydıklarımızı anlatımda, tanımlamada, çözmede yetersiz kalıyorsa, bizler de anlatmak istediklerimizin ancak binde birini anlatabiliyoruz. Başlıktaki soruya ne kadar doyurucu bir cevap olur bilemeyiz ama bizler işte bunun için Aleviyiz! Yani aklımıza bir çırpıda gelen ve gelmeyen yığınla olayın, olgunun, kavramın, maddenin, sonuçların, sebeplerin, sebeplerin sebepleri için Aleviyiz. Daha doğrusu bunları anlamak, çözmek, anlam verebilmek, tanımlamak, ne olduğumuzu öğrenmek için Aleviyiz. Bizce Alevi inancının bütün bunların ne olduğu ve neden olduğu sorusuna cevabı vardır. Bizler bu cevabın arayışındayız. Başkaları nasıl yargılar, onların bileceği iş. Ama bizler açısından durum oldukça somut. Bütün sorunlarımızın çözümü Alevi inancında gizli. Bizlerin yığınla kanıtı var. Yine biliyoruz ki, karşıtlarımızın da. Şah Hatayi’nin de dediği gibi: "dün doğdum bugün ölürüm, ölen gelsin işte meydan". Evet bizlere bunu tekrarlamak kalıyor: işte meydan! Bu meydan herkese açık. Kimin neyi varsa gelsin ortaya koysun.